Polikistik Over Sendromu olan kadınların beslenme biçimi kanda bulunan insülin miktarını düşük seviyede ve sabit tutacak şekilde olmalıdır. İnsülin yapımını karbonhidrat içeren besinler, protein içeren besinlerden çok daha fazla miktarda arttırmaktadır. Fazla miktarda tüketilen karbonhidratlar proteinlerden farklı olarak yağa dönüştürülerek erkeklik hormonlarının (testosteron) üretildiği bölgelerden biri olan yağ dokusunda depolanmaktadır. Buna bağlı olarak bu kadınlarda yağ dokusu arttığı için yağ dokusunda üretilen erkeklik hormonlarının miktarı da artmaktadır.
Sağlıklı kadınlarda kalça bölgesinde bulunan yağ hücrelerinin özelliği yeni küçük yağ hücreleri üretme kapasitelerinin olması ve yeni oluşan yağ hücrelerinin besinlerle alınan yağları hızlı bir şekilde kullanması ve tüketmesidir. Buna karşılık polikistik over olan kadınlarda kalça bölgesinde bulunan yağ hücrelerinin yeni yağ hücreleri üretme kapasiteleri olmadığı için yağlar yukarı bölgelere taşınmakta bel ve karın bölgesinde birikmektedir. Bel ve karın bölgesinde yağ hücreleri çoğalmamaktadır. Yağ hücreleri çoğalmadığı için yağlar hücrelerin içinde birikmekte ve fazla miktarda testosteron üreten dev yağ hücreleri oluşmaktadır.
Dev yağ hücrelerinden salınan yağ asitleri kana karışmaktadır. Yağ asitleri Kaslara ve karaciğere giderek glukozun kullanılmasını engellemekte ve insülin direncine neden olmaktadır. Fazla miktarda tüketilen karbonhidrat karaciğere giderek karaciğeri yağ dokusuymuş gibi kabul ederek yağlanma artışına neden olmaktadır.
Polikistik over sendromu olan kişilerin karbonhidrat miktarı düşük, buna karşılık protein miktarı fazla olan besinleri tüketmeleri gerekir. Glisemik indeksi düşük olan yani kanda insülin miktarını hızlı bir şekilde yükseltmeyen ve aynı zamanda sindirimi yavaş olduğu için tokluk hissi yaratan lif içeriği fazla olan karbonhidrat çeşitleri tercih edilmelidir.
Polikistik over sendromu olan kişilerin karbonhidrat miktarı düşük, buna karşılık protein miktarı fazla olan besinleri tüketmeleri gerekir. Glisemik indeksi düşük olan yani kanda insülin miktarını hızlı bir şekilde yükseltmeyen ve aynı zamanda sindirimi yavaş olduğu için tokluk hissi yaratan lif içeriği fazla olan karbonhidrat çeşitleri tercih edilmelidir.
Beslenme programları tek başına uygulandığında genellikle kalıcı sonuçlar alınamamaktadır. Fazla kiloların verilmesi ve verilen kiloların korunması için kişinin depolarındaki vücut yağ miktarını azaltması ve kas miktarını da arttırması gerekmektedir. Bunun için günlük hareketini arttırması da en az beslenme biçimini düzenlemesi kadar etkilidir. Düzenli olarak yapılan spor (yürüyüş ve yüzme gibi) kilodan bağımsız olarak yani kişi fazla kilolu olsa dahi vücutta bulunan yağ dokusunun yerini kas dokusunun almasını sağlayarak insülin direncini azaltmaktadır. Bu şekilde insülin direncinin azalması aynı zamanda bir açlık hormonu olan insülin hormonunun da kanda azalmasına neden olur. Bu durum kişinin iştahını özellikle karbonhidratlara olan isteğini azaltarak uyguladığı diyet programından sonuç almasını kolaylaştırır.